The man thinks,
The horse thinks,
The sheep thinks,
The cow thinks,
The dog thinks.
The fish doesn't think.
The fish is mute.
Expressionless.
The fish doesn't think,
Because the fish knows Everything.

etinin bisküvileri nedense her zaman hoşuma gitmiştir. ama kaymaklı bisküvi denilince ülkerin daha güzel. bir de kurabiyem mi neydi onlar güzel.
yaz da gelmeye yakın eti formlara geçiş yaptım. şimdi gece uyumadan önce onları test ediyorum. aklımca yediğime dikkat ediyorum. ama sonuc olarak artık gece vakti makarna börek yemiyorum. kendimce çözümler işte.
herneyse. bugün de bitti balık. poe nun hikayelerinden okuyarak uykuya dalayım. ne de olsa bu aralar en iyi yapabildiğim şey kitaplarda yaşananları hayal dünyamda yaşatmak.



"nefes al nefes ver, nefes al nefes ver. işte böyle. şimdi gözlerini aç ve denize bak. güneşin ışıkları ile oynaşan boğazın tuzlu sularına. kışın artık bittiği şu günlerde kıyıya vuran yosunların yoğun kokusuyla havayı ciğerlerine çek. nefes al nefes ver. işte böyle yaşıyorsun. nefes alıp nefes vererek. ve işte böyle tekrar ediyor herşey. sabah güneşin doğması, senin uyanman, kahvaltını yapman ve derken günün geri kalanının aynı işlerle devam edip de uyku vaktinin gelmesi ve uyuman. nefe al ve nefes ver. yeniden güneş doğsun. aslında sıkılmak gibi bir lüksün yok ama sen varmış gibi kendini kandır. şimdi biraz daha gözlerini kapat. bugün güneş çok parlak. yaz gelmek istiyor ve gelecek de. kumlar da ısınmaya başlamış. ve denizin kokusu... yoğun yosun kokusu daha çok kendini hissettirse de o da denizin kokusu işte. genzinde tadını hissedene kadar bu kokuyu içine çekmelisin. böylece eve gittiğinde de kokusunu hala hissedebilirsin."
işte öğlen vakti sahilde kumlara gömülmüş plastik bir siesta sandalyede otururken buna benzer şeyleri düşünüyordum. tam da sevdiğim mevsim. ne sıcak ne soguk. güneş kendini hissettirecek kadar, bizi rahatsız etmeden parlıyordu. herşey tam kıvamındaydı, benim yeterince zaman boş boş denize bakabileceğim kadar.
balık uyudun mu? gözlerin acık oldugu için anlayamıyorum. ben uyumaya calıstım ama uyuyamadım yine.
bugün televizyonda adamın birisi vücud dilinden bahsediyordu. ellerini kollarını açmış cok yer kaplayarak oturan adam eh görünüşünden de anlaşıldıgı gibi şuan ki konumuna sığayaman daha fazlasını isteyenmiş. yada pısıp kalan ise konumunu hak etmediğini bu konumun ona fazla geldiğini düşünen adammış. ben ikisi de değilim. memnun muyum yani halimden? bilmiyorum.
doğrularımı kaybettim. yada attım. şimdi ya bulacagım yada yeniden başlayacagım. yeniden başlamak zor olanı.
balık uyuyor musun beni mi dinliyorsun? ışığı da açmadım ama gözlerini görebiliyorum. tepki vermiyorsun.
saatlerce yazabilirim. böyle saçma sapan konulardan bahsedebilirim. sonunda hiç olacagı halde.
herneyse. yeniden uyumaya çalışayım.



gözünda flash patlatırsan böyle olursun işte balık. azıcık dikkat etsene. bak dünyan nasılda bulandı ve kendini kaybettin. ne cismin kaldı ne sicmin diyeceğim ama şu halinle fizikçilerin yüzünü güldürüp sicim teorisine ispat olursun. =?
balık kendine gelmen gerek. artık fanusundan cıkman gerek. tam 1 hafta oldu. hep otur otur olmaz. gel biz seninle yarın dışarıya cıkalım ha? annemin işlerini halledelim. hava alırsın, hem belki biraz fotograf da cekersin.
ilk çıktıgın zaman sokak kesin tuhaf gelecek. sonra diyeceksin insanlar ne tuhaf. gerçi onlar hep tuhaflar ya. alışamadın insanlarla yaşamaya. sevemedin de onları. boşver.

farkındalık

farkındalık aslında zor zenaat
düşündükce/büyüdükce daha çok şeyin farkına varıyoruz
farkına vardığımız şeyler arttıkca kafamıza takılan daha çok soru oluyor
daha çok sorumuz oldukca daha çok düşünüyoruz cevapları
daha çok düşündükce de o girdaba öyle bir kapılıyoruz ki
herşeyi sorgulamaktan yorulunca kendimizi sorguluyoruz
girdap büyüyor
o yüzden bir çift "capon balığı" olmak daha güzel
evet fanusumuz biraz küçük geliyor bazen
ama tibullus ne der?
"ıssız yerlerde kendin için bir evren ol"

günlerden bugün

balık hafızalı olsak daha mı mutlu olurduk? durmadan tüm dünyaya hayretlerle bakan gözlerimiz olurdu. "aaaa bu ne? aaaa bu ne?" den başka kelime bilemezdik de sanırım. yada hep bir panik halinde de olabilirdik. "neredeyim ben? sen kimsin? neredeyim ben? sen kimsin?" gibi bir döngünün de içine girebilirdik. (paranoyak balık.)
ama yine de sevdiğim fakat hiç dile getirmediğim bir söz vardır: rakı şişesinde balık olmak.
güzel olurdu.

Günce arşivi

Okuyucular