The man thinks,
The horse thinks,
The sheep thinks,
The cow thinks,
The dog thinks.
The fish doesn't think.
The fish is mute.
Expressionless.
The fish doesn't think,
Because the fish knows Everything.

bir de kolaj hevesi başladı.




poe gölgesi isimli kitabı hala okuyup bitiremedim. arada başka başka kitaplar okuyup bitirdim ama nedense bunu bitirebilmek için isteğim bile yok. bazı kitaplarda nedense bu tür sürünmeler yaşamaktayım. neden mi? muhtemelen merakımı cezbedemediği için, ilgimi çekemediği için, karakterlerde kendimden birşeyler bulamadıgım yada hosuma giden yanları olmadıgı için gibi uzayıp gidebilecek bir liste işte.
şuan itibariyle Lioness / Songs Ohia dinliyormuşum.
peki o zaman ben artık uyku için hazırlıklarımı yapayım.
keşke hep çocuk kalsakta kalplerimiz yerine dizlerimiz kanasa..sevdiğimiz için deilde koştuğumuz için carpsa kalbimiz...
eski defterlerime baktıkça keşke hiç büyümeseydik diyorum. arkadaşlarımı cok özlediğimi bir kere bir kere daha fark ediyorum. büyüyüp de ayrı şehirlere, ülkelere hatta dünyalara nasıl düştük diye saçma soruları sormasaydım diyorum. sonra büyüdüğümü hatırlayıp "kader işte, hayat ne yaparsın" gibi yetişkinlerin kullandıgı cümleleri sarf edip özlemlerimi başımdan savuşturuyorum.
kendimce deniyorum...
ama yine de sizi çok özlüyorum çocuklar. =(
şeytan diyor ki;
çek git.
ah ben küçükken okuduğum kitaplarda hep yazarlardı. çekip gitmek idi hayalleri. düşünürdüm "neden yapamazlar ki? bu kadar zor mu?" zormuş. belki de üşengeçlik yada... bilmiyorum. bu durum canımı sıkıyor. keşke canımın istediği anda çekip gidebilsem. elimiz kolumuz ve beynimiz görünmez misinalarla sıkı sıkıya bağlı aslında. bir makas sahibi olup da buna cesaret edememek...
takılıp kaldım su sarkıya, su adama: Amelie Poulain Yann Tiersen.
oysa amelie olmak istemedim hiç. filmi de belki bir belki iki defa izlemişimdir. ama sözsüz müzikleri sevmişimdir. sadece müzik kelimelerin ulaşamadıgı yerlere ulaşabiliyor.
durmadan eleştirmek...
herşeyi, herkesi...
kendini daha cok eleştirmek...
nereye varacaksa...
ama sonunda hep küskünlükler oluyor. kendine küsüyorsun, cevren sana küsüyor. kimse eleştirilmeyi sevmez.
Pek sayın kardesim "gibisi" fazla olan Yiğit Cem'in bugün haberdar oldugun sitesine şöyle bir baktım da bağlantılarıma eklemem de fayda olacagını düşündüm. Açıkçası benim futbol ve iddaa ile alakam yoktur. Ama yine de neler yazmış acaba diyip şöyle bir baktım. Eğlenceli insan heryerde kendini sevdirdiği gibi konustuğunu dinlettirip yazdığını da okutturuyormuş, bunu gördüm. Pek tabi tanımayan kişi için kendisi çok bilmiş ve ukala gelebilir. Ama yazdıklarının hepsi eğlencesinin bize taşan kısmı. Ama işte insanlarda bu farklı bir etki yaratabiliyor yada yanlış anlaşabiliyor ki. Ne var ki kendine güvenen insanın bu tür şeyler için endişelenmesine gerek bile yok. Ki bu durum çok da iyi bir şekilde işleyen bir sistem olabiliyor. Etrafındaki insanları belirleyici bir unsur.
Herneyse.
Bir ara ona da bu siteyi beğendiğimi belirteceğim umarım. Üşenmez yada o arada unutmazsam.
ben bir zamanlar onunla pudünglü öyküler yazmışım. sonra da onu kaybettiğim için nasıl da üzülmüşüm. sayfalarca sürmüş bu üzüntüm.

ve ben bugün doğum günü olan sevgili arkadaşımı kaybettim sanıp üzülürken beklenmedik bir anda bir iki kırık dökük kelime ile durumun o kadar da kötü olmadığına kendimi inandırdım.



"Eğer bu ka'ysa bir rüzgar gibi gelecek.
Bir siklon gibi."








.
yağmur toprakla buluştu.
yağmurun gözlerine toprak kaçtı,
toprağın elleri ıslandı.
ve sonra yıkandılar,
biri toprakla, biri yağmurla...
Obscuralfly.

-----------------------------------------------------------------------------------

Yağmur öylesine şiddetli bir şekilde ağlıyordu ki nefes alıp vermediğinin farkına varmadı bile. Sanki gözüne toprak kaçmış gibi gözlerinden yaşlar akıyordu. Yağmur'un ağlamasına yağan yağmur da eşlik ediyordu. Toprak'ın cansız, ruhsuz bedeni Yağmur'un gözyaşları ve yağmurla yıkandı. Yağmur o anda saydamlaştı, seffaflaştı ve bir yağmur damlası olup Toprak'ın üstüne düştü. Yağmur toprakla yıkandı. Artık sokakta yağmurun altında yağmur suyuyla arınmış yerde yatan Toprak'ın bedeni kalmıştı. Ve bir anda o da saydamlaştı ve yağmur suyuna karıştı. Şimdi sokak bomboştu, yağan yağmur damlaları dışında.

"Belki de gözyaşlarım buhar olup, yağmur tanesi halinde gülen bir yüzün üzerine düşer yada derin bir nefes alanın ciğerlerine deniz kokusu olarak dolar."

-----------------------------------------------------------------------------

"- kuş ve ayı ve tavşan ve balık. sevgilime en çok istediği şeyi ver.
- sen, hala sen, rolan. hala sen, aşkım."



"soğuk hava artık her zaman tuz kokuyordu... gözyaşı kokusu."

kara kule serisinden.




.
"Ama nasıl etikte kötü iyinin bir sonucuysa, yine aynı şekilde sevinçten keder doğar. Ya geçmişte kalmış mutlulukların anısı bugünün acısıdır, ya da var olan ızdırıplar kökenlerini var olmuş olabilecek esirikliklerden alırlar."
Berenice, A.E.POE



"geceler zehir, geceler kara
uçasım gelir kanadım yara
yaralar derin seneler kadar
açılın geri

sabah olmuş gün doğmuş
heryerimde karlar
doymadım dönülmüş deliye
helal olsun aşkolsun
gözlerimde yaşlar
durmadım dönülmez geriye"

duman.
çok dalgınım.
çok fazla umursamaz oldum.
çok unutkanım.
çok üşengecim.
çok memnuniyetsiz,
çok huysuzum.
sanki çok yaşlıyım.
nefes alamıyormuş gibi oluyor musunuz? göğsünüzde kocaman bir yumru varmış gibi?
sigara bile gereksiz ve tatsız ve keyifsiz gelir oldu. bir de şu devrik cümlelerim var. bir şeye ne kadar özenirsen o kadar berbat edermişsin ya... işte ben de bazı başka konularda ne kadar özenirsem özeneyim, elimden geldiğince çabalasam da mahvediyorum. belki de baştan yanlış yapıyorum yani çabalamakla...
herneyse.

Günce arşivi

Okuyucular