The man thinks,
The horse thinks,
The sheep thinks,
The cow thinks,
The dog thinks.
The fish doesn't think.
The fish is mute.
Expressionless.
The fish doesn't think,
Because the fish knows Everything.


bazen her şey boş geliyor. yani ne bileyim işte.
birşeyler yazıp yazıp geri vazgeçe basıyorum.
birşeylerin planını yapıp cok güzel olacak diyip sonra da son dakikada vazgeçiyorum.
vazgeçmesem şimdikinden farklı olan ne olurdu ki?
alnıma yazılan kaderimi ne değiştirebilir?
tamam tamam saçma sapan konuşmaya başladım ama cidden yorgunum fakat uykum yok. yada şöyle diyeyim: uyumak istemiyorum.
tüm gün deli gibi çalıştım. yemin ediyorum çalıştım! hatta akşam 6bucugu gecmişti ben işten cıktığımda.
kocaman bir aferin bana değil mi? işten gec cıkıp çok çalıştığım için.
peki ya sonra?
ufff.
uykum gelse de uyusam kalsam sonra sabah olsa sonra hiçbirşey düşünmeden otomatiğe bağlamış şekilde işe gitsem ve öylece gün bitse de akşam olsa da eve gelsem de sonra yine uyusam da...
düşünmeye fırsatım olmasa. böylece hiçbirşey düşünmeşem. yada ne bileyim yukarıdaki gibi genel geçer şeyleri sadece düşünsem.
biz kimiz? nereden geldik? nereye gidiyoruz? hede ve hödö ve yine hede.
amaaaaaan.
yarın ben ne giyineceğim ya?
asıl önemli soru buydu sanırım.
o değil de ben neden müzik dinlemiyorum ki? ne zaman durdurmuşum hatırlamıyorum bile.
bir de bir ara mavi akbil almak istiyorum.
herneyse işte.

yandaki fotoğraf mı? geçen yıl bu zamanlardı sanırım taksimde tömerin hemen ilerisindeki bir ikinci el ürünler satan bir dükkanın vitrini çekmiştim. bu da onun bir parçası işte.
hadi gece cıkan birisi değilim ama gündüz bile taksime gidemez oldum.
haftasonu gidip asmalıda kahvaltı etmek istiyorum. simla duy sesimi. :|

Hiç yorum yok:

Günce arşivi

Okuyucular